Erdoğan Rusya’nın Karadeniz’deki Varlığını Eleştirdi

0
945

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Türkiye’yi ziyaretinde konuyu gündeme getirdiğini belirten Erdoğan, “Ziyareti sırasında kendisine söyledim; Bakın dedim, Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Karadeniz’de görünmeyişiniz Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor” dediğini aktardı.

“Burada kıyıdaş ülkeler olarak hepimiz üzerimize düşen görevi yapmak durumundayız” diyen Erdoğan, “Olayın gerek hava gerek deniz gerek kara bütün alanlarda atılması gereken adımları NATO üyeleri olarak hep birlikte atmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘10. Balkan Ülkeleri Genelkurmay Başkanları Konferansı’nın açılışında, ortak bir tarih, coğrafya ve kader paylaşılan dost ve kardeş Balkan ülkelerinin genelkurmay başkanları ile NATO’nun temsilcilerini misafir etmekten memnuniyet duyduğunu ifade ederek, ikinci evleri olan Türkiye’ye hoş geldiklerini söyledi.

Türkiye gibi Balkan ülkelerinin sığınmacılar nedeniyle çok ağır bir yükün altına girdiğini, ciddi maliyetlerle yüzleştiğini ifade eden Erdoğan, “Hani derler ya, ‘Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar.’ Biz bu anlayışla gerek kendimizin, gerek Suriyeli mazlumların, gerekse tüm bölgemizin güvenlik ve huzuru için ilk günden itibaren bu sorunun kalıcı olarak çözülmesi yönünde yoğun çaba sarf ettik. Savaştan ve zulümden kaçan 3 milyon Suriyeli ve Iraklıya biz sahip çıktık. Dünyada eşi benzeri olmayan bir ev sahipliğini şu anda Türkiye yapıyor. Bunun başka bir örneği yok. Acaba bize Avrupa’dan para gelecek mi veya dünyadan bize yardım gelecek mi veya Birleşmiş Milletler Mülteciler Konseyi’nden bize para gelecek mi, biz bunları düşünmedik. Biz kendi milli bütçemizden şu ana kadar 10 milyar doları aşkın harcama yaptık. Bu milli bütçeden. Faturalı olan harcamalar bunlar. Ama bir de sivil toplum kuruluşlarımızın, belediyelerimizin yapmış olduğu harcamalar var ki onlarla beraber bu hesabı yapınca yaklaşık 20 milyar dolara ulaşmıştır bu” diye konuştu.

Erdoğan, şu anda Batı’nın yaklaşım tarzına bakıldığında “Verelim mi vermeyelim mi, bu mülteci sorununu nasıl hallederiz, Göç nasıl duracak?” şeklinde olduğunu belirterek, Türkiye’nin zaten böyle bir şeyi düşünmediğini, gelenlere kapılarını kapamadığını, onların üzerine güvenlik güçlerini sürmediğini kaydetti.

“Bunlara kapılarımızı açtık” diyen Erdoğan, şu anda gelenlerin her türlü gıda, giyecek, sağlık-eğitim gibi sorunlarının çözüldüğünü kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Ama bakın 3 milyar euro yılda destek verme kararına varan Avrupa Birliği daha henüz buraya doğru dürüst desteği, yardımı direkt olarak yapamamıştır. Biz milli bütçemize destek istemiyoruz. Biz Suriyeli ve Iraklı, buradaki mültecilere destek istiyoruz. Ama ne yazık ki Batı hâlâ bu işin farkında değil ve bize bugüne kadar gelen destek Birleşmiş Milletler’den 450 milyon dolardır. Yaptığımız resmi harcama 10 milyar doları aşmıştır. Bu gerçekleri bir defa görmeye mecburuz. Biz insani görevlerimizi yerine getirirken, bu insanların ihtiyaçlarını karşılarken asla bir kuruşun hesabını dahi yapmadık. Türkiye tüm süreci dışarıdan ciddi hiçbir destek almadan tamamen kendi imkanlarıyla yürütmek zorunda kalmıştır. Bakınız şu anda dünyadaki donörlere baktığımızda bir numara Amerika’dır. İki Türkiye’dir, üç İngiltere’dir. Fakat milli gelire oranla baktığımızda dünyanın bir numarası Türkiye’dir. Amerika, İngiltere onun arkasından gelmektedir. Bizim 2015 noktasındaki desteğimiz 4,5 milyar dolardır.”

‘Alçaklığa Gidenler Olmuştur’

IŞİD ile mücadele konusunda kaynak ülkeler hiçbir adım atmazken, gerekli istihbarat paylaşımına gitmezken, her şeyi Türkiye’nin yapmasının beklendiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Hatta bu süreçte birçok haksız, insafsız ve mesnetsiz ithamlarla da mücadele ettik. Bu tablonun ilanihaye devam etmesi mümkün değildir. Türkiye’yi DAEŞ’e yardım eden ülke olarak gösterme gibi, kusura bakmayın biraz ağır olacak ama alçaklığa gidenler olmuştur. Bizim şu anda DAEŞ ile yaptığımız mücadeleyi dünyada hiçbir ülke yapmıyor. DAEŞ’e karşı verdiğimiz kayıpları dünyada hiçbir ülke vermedi. Biz tabii bu kayıpları verirken biz DAEŞ’e de çok ciddi kayıplar verdirdik. Şu anda sadece Suriye ve Irak’ta DAEŞ’in verdiği kayıp bizim onlarla mücadelemizde 3 bine ulaşmıştır. Bu mücadeleyi veren bir ülke DAEŞ’e nasıl destek veriyor. Böyle bir anlayış olabilir mi, böyle bir yaklaşım olabilir mi? Ama biz, DAEŞ’in elindeki silahların Batı’nın hangi ülkelerine ait olduğunu gayet iyi biliyoruz. Hatta ben birçok dostlarımıza ‘Yanlış yapıyorsunuz, bu uçakları buralara indirmeyin’ dediğimizde, işte ‘Filanca yer düşüyor, onun için indirmek zorundayız’ diyenler, maalesef gönderdikleri yardımın yarısı DAEŞ’e, yarısı terör örgütü PYD’ye gitmiştir. Bunları bizzat kendileriyle telefonla görüştüğüm için açıkça söylüyorum. Bu sorunu Suriye halkının meşru talepleri temelinde çözmeden ne bölgeye ne de diğer coğrafyalara huzur gelecektir. Biz başta kendi vatandaşlarımızın güvenliğini temin etmek için sınırımızın öte tarafını terör örgütlerinin sığınağı olmaktan çıkaracak adımları atmakta kararlıyız.”

Türkiye’nin, Güneydoğu Avrupa Tugayını güçlendirme amacıyla başlattığı teşebbüsün herkesin ortak çıkarına olan kıymetli ve önemli bir adım olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

‘Nato Üyeleri Olarak Hep Birlikte Adım Atmak Zorundayız’

“Sizlerin de bu girişime somut katkı ve destek vermenizi bekliyoruz. Öte yandan Varşova’da 8-9 Temmuz 2016’da yapılacak NATO Zirvesinin önemi daha da artmıştır. Bu zirveden ittifakın kolektif savunma ve caydırıcılığını güçlendirmeye matuf somut sonuçlar çıkmasını arzu ediyoruz. Saraybosna ve Üsküp’ün, Podgoritsa da oranın izinden giderek NATO üyelik süreçlerini en kısa sürede giderek tamamlamaları, Balkanlar’da güvenliğin kalıcı temellere oturtulması bakımından önemlidir. Balkan ülkelerinin NATO, Avrupa Birliği ve AGİT başta olmak üzere Avrupa Atlantik kurumlarıyla entegrasyon süreçlerine yönelik desteğimizi bir kez daha burada teyit ediyorum. Kapasite geliştirme çabalarınıza katkılarımızı NATO kapsamında da sürdüreceğimizi yine vurgulamak isterim. Karadeniz’i, kıyıdaşlar arasında işbirliğini esas alan güvenlik işbirliği temelinde tekrar bir istikrar havzası kılmalıyız. Kısa bir süre önce Stoltenberg ülkemizdeydi. Ziyareti sırasında kendisine söyledim; ‘Bakın dedim, Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Karadeniz’de görünmeyişiniz Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor. Burada kıyıdaş ülkeler olarak hepimiz üzerimize düşen görevi yapmak durumundayız. Olayın gerek hava gerek deniz gerek kara bütün alanlarda atılması gereken adımları NATO üyeleri olarak hep birlikte atmak zorundayız. Eğer atmazsak tarih bizi affetmez ve mevcut işbirliğimizi bölgesel anlayışına uygun olarak derinleştirmeliyiz. Bu konudaki somut önerilerimizi de önümüzdeki dönemde Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerle paylaşacağımızı da bu vesileyle ifade etmek isterim.”

Cevap Ver

Lütfen Yorumunuzu Onaylayın
Lütfen İsminizi Yazınız